Çok önceden yazmış olduğum tek bölümlük bir hikayem biraz önce elime geçti, bende paylaşayım dedim. İyi okumalar.
Son Söz (Tek Bölümlük Psikolojik Bir Hikaye)
Hava soğuyor, gözyaşlarım tenimi delercesine yanaklarımdan süzülüyordu. Yıldızlar sanki halime ağlarmış gibi yanıp sönüyordu. Yağan lapa lapa karın altında ruhum sanki ben olmaktan çıkıyordu. Kendimi toplayıp oturduğum yerden ayağa kalktım ve karanlığa doğru yürümeye başladım. Aslında bana aydınlık olan bir yer var mıydı da ben karanlığa yürüyordum. Saçımın üstüne yığılan karları elimle temizlerken o an bir kar tanesi olmayı da diliyordum. Ya da acımasız bir çağlayan da özgürce akan su damlası da olabilirdim, benim için fark etmezdi. Ayağımın altında ki karlara baktım ve sanki orada acizliğimi görüyordum. Olan bitene engel olamamış ve korkak bir aciz. Ben artık bir kaçaktım. Korkak, aciz bir kaçak. En yakındakileri bile kolayca harcayan bir korkak. Düşünceler aklımda taklalar atarken artık daha fazla yürüyemiyordum ve haliyle yere yığılıverdim. Aylardır kaçak olarak yaşıyordum ve yemek yemediğim günlerde olmuştu(Bazen bu süre 2-3 güne kadar sarktı). Suyu bile zor bulup içiyordum. Beni kaçak olmaya iten ne miydi? Masum olan bir sınıf dolusu çocuğu acımasızca katletmemdi. Bunu neden yaptığımı hala anlayamıyorum ama yapmıştım. O küçücük çocukları öldürmüştüm. Ruhum temizlenemeyecek kadar kirliydi artık. Hem kanla hem de canilikle doluydu. Sevgiden ve acımadan yoksun daha da önemlisi insanlıktan yoksun bir ruhtu benimkisi. Teslim olmaya bile cesaret edemeyen korkak bir ruh. O çocuklar her an yanımdalar ve kanlı gözleriyle bana bakmaktalar sanki. Evet evet bana bakıyorlar hep. Başımı nereye çevirsem karşımdalar ve ağlayarak bana doğru adım adım gelmekteler. Ama gözlerinden gözyaşları değil kan süzülüyordu. Beni de kendi yanlarına çekmek istiyorlardı belki ama korkaklığım burada da kendini gösteriyordu. Ölüp onların karşısına çıkmaya korkuyordum. Yaptığım canilikleri bana yapmaları düşüncesi ruhumu aslında içten içe öldürüyordu. Kalbim artık paramparçaydı, ruhumdan tiksiniyor bu bedene yaşam vermekten utanıyor gibiydi sanki. Yaptıklarım o küçücük çocukları yok etmekle de kalmıyordu. En yakınımdakileri bile hunharca katletmiştim. Ruhumu bu masum kar taneleri nasıl temizleyebilirdi? Daha doğrusu temizleme fikrine bile sahip olur muydu acaba? Bana hiçbir zaman aydınlık olmuyordu. Güneş benim için o çocukları katlettiğim gün bir daha doğmamak üzere batmıştı. Ruhum karanlığa teslim edilmiş, karanlığın zulmüne bırakılmıştı. Yaşamak ve ölüm bana kurtuluş yolu değildi. Pişmanlıklarım asla fayda etmiyordu ve etmeyecekti de. O çocukların yerine ben katledilmeyi dilerdim. Ellerim bile bana karşı geliyordu sanki. Ayaklarım zaten beni dinlemiyordu artık. Tüm bedenim ruhumdan utanıyordu. Yaşam artık benim için bitkisel hayattan farksızdı. Beni bu işkenceden çıkarmak isteyecek bir güç olsa hiç tereddüt etmeden ona sığınacaktım ama yoktu ve asla olmayacak da.
Son Söz (Tek Bölümlük Psikolojik Bir Hikaye)
Hava soğuyor, gözyaşlarım tenimi delercesine yanaklarımdan süzülüyordu. Yıldızlar sanki halime ağlarmış gibi yanıp sönüyordu. Yağan lapa lapa karın altında ruhum sanki ben olmaktan çıkıyordu. Kendimi toplayıp oturduğum yerden ayağa kalktım ve karanlığa doğru yürümeye başladım. Aslında bana aydınlık olan bir yer var mıydı da ben karanlığa yürüyordum. Saçımın üstüne yığılan karları elimle temizlerken o an bir kar tanesi olmayı da diliyordum. Ya da acımasız bir çağlayan da özgürce akan su damlası da olabilirdim, benim için fark etmezdi. Ayağımın altında ki karlara baktım ve sanki orada acizliğimi görüyordum. Olan bitene engel olamamış ve korkak bir aciz. Ben artık bir kaçaktım. Korkak, aciz bir kaçak. En yakındakileri bile kolayca harcayan bir korkak. Düşünceler aklımda taklalar atarken artık daha fazla yürüyemiyordum ve haliyle yere yığılıverdim. Aylardır kaçak olarak yaşıyordum ve yemek yemediğim günlerde olmuştu(Bazen bu süre 2-3 güne kadar sarktı). Suyu bile zor bulup içiyordum. Beni kaçak olmaya iten ne miydi? Masum olan bir sınıf dolusu çocuğu acımasızca katletmemdi. Bunu neden yaptığımı hala anlayamıyorum ama yapmıştım. O küçücük çocukları öldürmüştüm. Ruhum temizlenemeyecek kadar kirliydi artık. Hem kanla hem de canilikle doluydu. Sevgiden ve acımadan yoksun daha da önemlisi insanlıktan yoksun bir ruhtu benimkisi. Teslim olmaya bile cesaret edemeyen korkak bir ruh. O çocuklar her an yanımdalar ve kanlı gözleriyle bana bakmaktalar sanki. Evet evet bana bakıyorlar hep. Başımı nereye çevirsem karşımdalar ve ağlayarak bana doğru adım adım gelmekteler. Ama gözlerinden gözyaşları değil kan süzülüyordu. Beni de kendi yanlarına çekmek istiyorlardı belki ama korkaklığım burada da kendini gösteriyordu. Ölüp onların karşısına çıkmaya korkuyordum. Yaptığım canilikleri bana yapmaları düşüncesi ruhumu aslında içten içe öldürüyordu. Kalbim artık paramparçaydı, ruhumdan tiksiniyor bu bedene yaşam vermekten utanıyor gibiydi sanki. Yaptıklarım o küçücük çocukları yok etmekle de kalmıyordu. En yakınımdakileri bile hunharca katletmiştim. Ruhumu bu masum kar taneleri nasıl temizleyebilirdi? Daha doğrusu temizleme fikrine bile sahip olur muydu acaba? Bana hiçbir zaman aydınlık olmuyordu. Güneş benim için o çocukları katlettiğim gün bir daha doğmamak üzere batmıştı. Ruhum karanlığa teslim edilmiş, karanlığın zulmüne bırakılmıştı. Yaşamak ve ölüm bana kurtuluş yolu değildi. Pişmanlıklarım asla fayda etmiyordu ve etmeyecekti de. O çocukların yerine ben katledilmeyi dilerdim. Ellerim bile bana karşı geliyordu sanki. Ayaklarım zaten beni dinlemiyordu artık. Tüm bedenim ruhumdan utanıyordu. Yaşam artık benim için bitkisel hayattan farksızdı. Beni bu işkenceden çıkarmak isteyecek bir güç olsa hiç tereddüt etmeden ona sığınacaktım ama yoktu ve asla olmayacak da.