Aemir Kızılboynuz
Aemir’in halkı çok ulu ve savaşçı bir halktı. Cesaretleri güneşi ikiye ayıracak cinstendi. Yaşadıkları bölgede büyük ün sahibi olan bu halk, aynı zamanda büyük acılara da ev sahipliği yaptı. Bulundukları yerdeki toprakların verimsizliği onları, sürekli dış kavimlerle savaşa zorluyordu. İşte yine böyle zamanlardan birinde, şef Sagaen Kızılboynuz yani Aemir’in babası, ordusu ile birlikte sefere çıkmıştı. Haftalar aylar geçti fakat onlardan haber yoktu. Bu esnada, hamile olan genç Brigen, Aemir’i dünyaya getirdi. Aemir, yeni doğmuş bebeklere göre daha iriceydi. Gözleri karaydı ve babasını andırıyordu. Annesi onu sıkıca sardı, korudu, korudu. Uzunca bir süre sonra ordu çok fazla kayıpla geri döndü. Gözler, şef Sagaen’i aradı hep ama o yoktu. Askerlerden biri, genç Brigen’in yanına doğru yaklaştı ve eğildi. “Üzgünüz hanımım; efendimiz, komutanımız, şefimiz yüce Sagaen’i kaybettik.” Brigen bir süre hiçbir tepki vermedi, veremedi. Öylece donup kalmıştı. Uzunca bir süre oğluna baktı ve gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü ama fazlası değildi. Sonra askerlere döndü ve oğlunu havaya kaldırarak seslendi: “Bakın, bu oğlum, Sagaen’in varisi. Merak etmeyin halkımız başsız kalmadı, biz sahipsiz kalmadık. Bundan sonra oğlum bize lider olacak, o yol gösterecek.” Kadınlardan biri araya girdi ve seslendi. “Daha o bir bebek. Büyüyünceye kadar biz ne yapacağız. Yok ederle bizi.” Brigen, öfkeyle öne atıldı. “Hayır! Bizi yok edemezler, o büyüyecek ve biz başsız kalmayacağız.” Genç Brigen, dolmuş gözleriyle oğlunu süzdü. Kadının dedikleri doğru olabilirdi ama ona inanmak istemiyordu. Asker, Brigen’e yaklaştı ve fısıldadı. “Merak etmeyin hanımım, efendimiz eli silah tutuncaya kadar bize, Yüce Sagaen’in bir emaneti olacak. Onu canımızdan çok sevip, kollayacağız. Onu biz büyüteceğiz.” Genç Brigen, bu sözler üzerine ağlamaya başladı ve askere sarıldı. Daha sonra yaşlarını sildi ve haykırdı. “Onun adını Aemir koyuyorum, yaşayan son Kızılboynuz. Onu koruyun.”
Halk, Aemir’i bağrına bastı, büyüttü ve eli silah tutar hale getirdi. Delikanlı olmuştu artık. Cesurdu, yiğitti ve babası kadar da güçlüydü. Herkesin gözleri, onu izlerken ışıl ışıl oluyordu. Artık, Aemir’in zamanı gelmişti. Bu sefer halk ona emanetti.
Aemir’in Fiziksel Özellikleri:
-Uzun boylu, iri yapılı bir vücuda ve esmer bir tene sahip.
-Uzun saçları ve kirli bir sakalı var.
-Kulağında küpe, sırtında dev gibi bir kartal dövmesi ve her iki kolunda ise boynuz dövmesi var.
Aemir’in Diğer Özellikleri:
-28 yaşında, Kutsal Dörtler tarafından ölümsüzlük bahşedildi. Aemir, bunun üzerine Kutsal Dörtler inancına geçti ve halkına da yaymaya çalıştı.
-Hiçbir zaman çocuğu olmadı çünkü ona Kutsal Dörtler tarafından böyle emredilmişti.
-Kurduğu büyük kartal ordusu ile göklerin hakimi oldu.
-Annesinin ölümünden sonra yerleşik hayatı bıraktı ve bir grup savaşçı ile topraklarından ayrıldı. Halkının başına başka biri lider olarak geçti.
-Tercih ettiği bu göçebe hayat onu daha da güçlendirdi.
-Yeni birçok kabile ve krallık tanıdı, keşfetti.
-Tüm dünyada, ordusu ile birlikte savaşçılıkları ve başarıları sayesinde “Kızılboynuzlar” olarak ünlendi.
-Kendi lisanından ayrı 3 lisan daha bilmektedir.
-Hayatı Dörlerle tanışmadan önce ve sonra diye ikiye ayrılır. Daha önceleri kendi hayatını düşünen bencil biriyken, sonraları mazlum insanların yanında yer aldı ve yardıma muhtaç insanları hep daha çok önemsedi. Kendini başkalarına adadı.
-Aemir’i diğer savaşçılardan ayıran önemli özelliklerinden birisi ise çift bıçak kullanarak çok iyi savaşabilmesidir.
Kızılboynuzlar Ordusunun Bazı Özellikleri:
-Başlarına, sağında ve solunda boğa boynuzu olan miğfer takarlar. Kalkanları da vardır.
-At biniciliği ve okçuluğun yanında, yaya ve kılıçla da iyi savaşılarlar.
-Dirseklerinde boğa kaburgasından yapılmış, dizlerinde ise boğanın kafatasından yapılmış korumalıklar bulunur. Giydikleri kıyafet boğa derisindendir.
-Etçil beslenirler, bitki yemezler.
-Para karşılığında savaşmazlar. Mazlum olan halkların ve yardıma ihtiyacı olanların yanında karşılıksız savaşırlar.
-Rikeil isimli müzik aletlerini çok iyi çalarlar. Bunun yanında güzel şiir söylerler.
-Ordunun sancağı arka plan kırmızı olarak, ortasında siyah renkte kafasında boynuzlar olan bir kartaldan oluşmaktadır. Kartal göklerdeki gücü simgelerken, boğa boynuzları ise yerdeki gücü temsil eder.
Aemir’in halkı çok ulu ve savaşçı bir halktı. Cesaretleri güneşi ikiye ayıracak cinstendi. Yaşadıkları bölgede büyük ün sahibi olan bu halk, aynı zamanda büyük acılara da ev sahipliği yaptı. Bulundukları yerdeki toprakların verimsizliği onları, sürekli dış kavimlerle savaşa zorluyordu. İşte yine böyle zamanlardan birinde, şef Sagaen Kızılboynuz yani Aemir’in babası, ordusu ile birlikte sefere çıkmıştı. Haftalar aylar geçti fakat onlardan haber yoktu. Bu esnada, hamile olan genç Brigen, Aemir’i dünyaya getirdi. Aemir, yeni doğmuş bebeklere göre daha iriceydi. Gözleri karaydı ve babasını andırıyordu. Annesi onu sıkıca sardı, korudu, korudu. Uzunca bir süre sonra ordu çok fazla kayıpla geri döndü. Gözler, şef Sagaen’i aradı hep ama o yoktu. Askerlerden biri, genç Brigen’in yanına doğru yaklaştı ve eğildi. “Üzgünüz hanımım; efendimiz, komutanımız, şefimiz yüce Sagaen’i kaybettik.” Brigen bir süre hiçbir tepki vermedi, veremedi. Öylece donup kalmıştı. Uzunca bir süre oğluna baktı ve gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü ama fazlası değildi. Sonra askerlere döndü ve oğlunu havaya kaldırarak seslendi: “Bakın, bu oğlum, Sagaen’in varisi. Merak etmeyin halkımız başsız kalmadı, biz sahipsiz kalmadık. Bundan sonra oğlum bize lider olacak, o yol gösterecek.” Kadınlardan biri araya girdi ve seslendi. “Daha o bir bebek. Büyüyünceye kadar biz ne yapacağız. Yok ederle bizi.” Brigen, öfkeyle öne atıldı. “Hayır! Bizi yok edemezler, o büyüyecek ve biz başsız kalmayacağız.” Genç Brigen, dolmuş gözleriyle oğlunu süzdü. Kadının dedikleri doğru olabilirdi ama ona inanmak istemiyordu. Asker, Brigen’e yaklaştı ve fısıldadı. “Merak etmeyin hanımım, efendimiz eli silah tutuncaya kadar bize, Yüce Sagaen’in bir emaneti olacak. Onu canımızdan çok sevip, kollayacağız. Onu biz büyüteceğiz.” Genç Brigen, bu sözler üzerine ağlamaya başladı ve askere sarıldı. Daha sonra yaşlarını sildi ve haykırdı. “Onun adını Aemir koyuyorum, yaşayan son Kızılboynuz. Onu koruyun.”
Halk, Aemir’i bağrına bastı, büyüttü ve eli silah tutar hale getirdi. Delikanlı olmuştu artık. Cesurdu, yiğitti ve babası kadar da güçlüydü. Herkesin gözleri, onu izlerken ışıl ışıl oluyordu. Artık, Aemir’in zamanı gelmişti. Bu sefer halk ona emanetti.
Aemir’in Fiziksel Özellikleri:
-Uzun boylu, iri yapılı bir vücuda ve esmer bir tene sahip.
-Uzun saçları ve kirli bir sakalı var.
-Kulağında küpe, sırtında dev gibi bir kartal dövmesi ve her iki kolunda ise boynuz dövmesi var.
Aemir’in Diğer Özellikleri:
-28 yaşında, Kutsal Dörtler tarafından ölümsüzlük bahşedildi. Aemir, bunun üzerine Kutsal Dörtler inancına geçti ve halkına da yaymaya çalıştı.
-Hiçbir zaman çocuğu olmadı çünkü ona Kutsal Dörtler tarafından böyle emredilmişti.
-Kurduğu büyük kartal ordusu ile göklerin hakimi oldu.
-Annesinin ölümünden sonra yerleşik hayatı bıraktı ve bir grup savaşçı ile topraklarından ayrıldı. Halkının başına başka biri lider olarak geçti.
-Tercih ettiği bu göçebe hayat onu daha da güçlendirdi.
-Yeni birçok kabile ve krallık tanıdı, keşfetti.
-Tüm dünyada, ordusu ile birlikte savaşçılıkları ve başarıları sayesinde “Kızılboynuzlar” olarak ünlendi.
-Kendi lisanından ayrı 3 lisan daha bilmektedir.
-Hayatı Dörlerle tanışmadan önce ve sonra diye ikiye ayrılır. Daha önceleri kendi hayatını düşünen bencil biriyken, sonraları mazlum insanların yanında yer aldı ve yardıma muhtaç insanları hep daha çok önemsedi. Kendini başkalarına adadı.
-Aemir’i diğer savaşçılardan ayıran önemli özelliklerinden birisi ise çift bıçak kullanarak çok iyi savaşabilmesidir.
Kızılboynuzlar Ordusunun Bazı Özellikleri:
-Başlarına, sağında ve solunda boğa boynuzu olan miğfer takarlar. Kalkanları da vardır.
-At biniciliği ve okçuluğun yanında, yaya ve kılıçla da iyi savaşılarlar.
-Dirseklerinde boğa kaburgasından yapılmış, dizlerinde ise boğanın kafatasından yapılmış korumalıklar bulunur. Giydikleri kıyafet boğa derisindendir.
-Etçil beslenirler, bitki yemezler.
-Para karşılığında savaşmazlar. Mazlum olan halkların ve yardıma ihtiyacı olanların yanında karşılıksız savaşırlar.
-Rikeil isimli müzik aletlerini çok iyi çalarlar. Bunun yanında güzel şiir söylerler.
-Ordunun sancağı arka plan kırmızı olarak, ortasında siyah renkte kafasında boynuzlar olan bir kartaldan oluşmaktadır. Kartal göklerdeki gücü simgelerken, boğa boynuzları ise yerdeki gücü temsil eder.