Karanlık odalarda sıkışan dört duvar misali,
Hüzün hakim, çehresi buruk.
Umutsuz görünüyor, düşleri yaşlı,
Dudakları ağlamaklı, yaşlar beklemede.
Ruhu acı çekiyor belki ama kalbi,
Ondan daha beter durumda.
Karanlıktan korkuyor, hem de çok,
Ama başka çaresi de yok, yaşamı,
Karanlıktan ibaret.
Etraftan bir el dileniyor,
Onu bu karanlıktan çekip çıkaracak.
Ama sanki tüm eller oluyor ona bir bıçak,
Keskin ve acımasız.
Elleri değil, ruhu kanıyor, kalbi kanıyor,
Yaşamdaki bu bencilliğe, korkuya,
Kurtuluşu aşkta arıyor,
Belki karanlıktan çeker kurtarır diye.
Gönlü yorgun düşüyor, aşkı göremeden,
Sesi kesiliyor, sevgiliyi duyamadan,
Gözleri kararıyor, o narin ve zarif elleri tutamadan,
Tek dileği vardı onun,
Sevgiliyi son kez öpebilmek,
Onu son kez dünya gözüyle görebilmek.
Onu baharda açan çiçek olarak görüyordu,
Ama sonbaharda da yok olmayan bir çiçek.
O, aşkını kalbinde değil düşlerinde yaşıyordu,
Aldığı nefesi, onsuz almamayı diliyordu.
Gönlünün kapıları ona karşı pamuktan oluyor,
Ama gerektiğinde demirden de sağlam.
Onun bir tebessümüne dünyaları verecek gibi oluyor,
Bir damla yaşına ise yakacak.
Gözlerine bakıyor, keşfedercesine,
Hayrancasına, ürkekcesine.
Evet ürküyor bakmaktan çünkü,
Bakışlarının sevgiliyi incitmesinden korkuyor.
O, her yerde sevgiliyi arıyor, karanlıkta, aydınlıkta,
Ruhunun sadece onu bulunca huzura ereceğini düşünüyor,
Aşkı, candan olanı.
Ahenkdâr
Hüzün hakim, çehresi buruk.
Umutsuz görünüyor, düşleri yaşlı,
Dudakları ağlamaklı, yaşlar beklemede.
Ruhu acı çekiyor belki ama kalbi,
Ondan daha beter durumda.
Karanlıktan korkuyor, hem de çok,
Ama başka çaresi de yok, yaşamı,
Karanlıktan ibaret.
Etraftan bir el dileniyor,
Onu bu karanlıktan çekip çıkaracak.
Ama sanki tüm eller oluyor ona bir bıçak,
Keskin ve acımasız.
Elleri değil, ruhu kanıyor, kalbi kanıyor,
Yaşamdaki bu bencilliğe, korkuya,
Kurtuluşu aşkta arıyor,
Belki karanlıktan çeker kurtarır diye.
Gönlü yorgun düşüyor, aşkı göremeden,
Sesi kesiliyor, sevgiliyi duyamadan,
Gözleri kararıyor, o narin ve zarif elleri tutamadan,
Tek dileği vardı onun,
Sevgiliyi son kez öpebilmek,
Onu son kez dünya gözüyle görebilmek.
Onu baharda açan çiçek olarak görüyordu,
Ama sonbaharda da yok olmayan bir çiçek.
O, aşkını kalbinde değil düşlerinde yaşıyordu,
Aldığı nefesi, onsuz almamayı diliyordu.
Gönlünün kapıları ona karşı pamuktan oluyor,
Ama gerektiğinde demirden de sağlam.
Onun bir tebessümüne dünyaları verecek gibi oluyor,
Bir damla yaşına ise yakacak.
Gözlerine bakıyor, keşfedercesine,
Hayrancasına, ürkekcesine.
Evet ürküyor bakmaktan çünkü,
Bakışlarının sevgiliyi incitmesinden korkuyor.
O, her yerde sevgiliyi arıyor, karanlıkta, aydınlıkta,
Ruhunun sadece onu bulunca huzura ereceğini düşünüyor,
Aşkı, candan olanı.
Ahenkdâr