Can sıkıntısından yazdığım küçük bir bölüm.Umarım beğenirsiniz.
ASHA
Bu iğrenç kokunun kendisinden çıktığına inanamıyordu.
Son iki sabahtır aynı şekilde uyanıyordu. Kusarak. Çadırlarının içine kustuğu zamanlar dişi-ayı ona çok kızıyordu.
İşte yanındaydı ve her zamanki gibi horulduyordu. İşte amcamın evlenmesi gereken kadın. Zaten Kargagöz’le ancak böyle bir kadın başa çıkabilirdi.
Çadır arkadaşı uyanmadan içerideki kusmuğu dışarı çıkardı. Dışarısı akıl almaz derecede soğuktu. Gün doğuyordu. Birazdan kafile yeniden yola koyulacaktı. Etrafta uyku sersemi güneyliler ve çoktan uyanmış kurtlar vardı. Ve bir de gece boyunca uyuyamamış olanlar. Yaralılar.
Kardeşi öldüğünden beri her şey çok hızlı gelişmişti. Stannis, Asha’yı çok şaşırtacak bir şekilde onu dinlemiş ve Theon’u öldürmek üzere büvet ağacına götürmüştü. Etraf kargalarla dolmuştu. Kargalar yüksek sesle bağırıyordu. Kulakları tırmalayan bir sesti. Theon’da delirmiş gibiydi. “Benimle konuşma Bran… adımı biliyorlar!” diye bağırıyordu. Gözleri korku doluydu. Kendisi onun yerinde olsa o da öyle delirir miydi merak ediyordu. Yakılmaktan iyidir.
Theon’un boynu bir kütük parçasının üzerine yatırılmıştı. Ya da Theon’dan arta kalanların. Asha onunla Demir Adalar’ı tekrar alma planını kurduğuna bile inanamıyordu. Kendine saygısı olan hiçbir demirdoğumlu onu kralı olarak seçmezdi.
Stannis, Rhollor’un ışığı hakkında gereksiz sözler söylerken bir atlı gelmiş ve Freylerin yarım gün uzakta olduğunu haber vermişti. Ama bu bile Stannis’e işini yarım bıraktırmamıştı. Tek bir darbede Theon’un başını gövdesinden ayırdı ve Işıkgetiren’ini temizlemesi için birine verdi.
Asha o anı hayatının sonuna kadar hatırlayacaktı. Kardeşinin ölümüne kendi sebep olmuştu. Pişmandı. Annesini düşündü. “Küçük yavrum nerede? Theon’um nerede?” diye sormuştu.
Alysane Mormont uyanmıştı. Savaştan beri çok huysuzdu. Birçok adamı ölmüştü.
Günaydın bile demeden “Bu çadır iğrenç kokuyor.” dedi. Ve kendini çadırın dışına attı. Kusmuğu gördü. “Şunu kara göm” dedi ve kahvaltı yapmak için kralın çadırına gitti. Asha’ya artık sormuyordu bile. Onun birkaç gündür iştahı yoktu.
Savaş herkesi kötü etkilemişti. 2000 Frey askerine karşılık 2000’e yakın adam kaybetmişti Stannis. Güvendiği şövalyelerden biri olan Richard Horpe’u kaybetmişti.
Ama Asha’nın kaybı daha acıydı. Asha savaşa katılmamıştı tabi ki, ancak adamları katılmıştı. Tristifer Botley ölmüştü, Bakir Qarl’da. Roogon, Nemrutdil ve Parmak’da ölmüştü. Sadece Rook kalmıştı. Ve o da diğer adamlar onu ölü sandığı için. Başına aldığı bir darbe onu bayıltmıştı. Ama bu Asha için çok önemli değildi. Çocuğunun babası ölmüştü.
Asha adamlarının ölümü için Stannis’i suçluyordu. Onları ordunun en önüne koyduğu için.
Kralın beklediği Ramsey Snow gelmemişti. Sadece Freyler. Ve ardından Wyman Manderly. Ancak Manderly savaşmaya gelmemişti. Bir planı vardı. Stannis önce bu planı onursuz bulup kabul etmemişti. Ancak sonra Lord Wyman bunun Kızıl Düğün’ün intikamı olacağını söylemişti ve bu Kralı ve adamlarını ikna etmişti.
İşte şimdi de bu çılgınlıkla yürüyorlardı Winterfell’e doğru. Daha doğrusu Crowfood’a doğru.3 gün denen yol 4. günde yeni yarılanmıştı.
Burada kafile ayrılacaktı. Frey kılığına girmiş 1000 adam, 200 Manderly adamı ve bir o kadar da Karstark adamı. Yanlarında Wyman Manderly, Işıkgetiren ve Majestelerininkine benzer bir kafa, bir mızrağa takılmış şekilde.
Her şey planlanmıştı. Manderly’nin geldiği günün akşamı Stannis’in kampından, Arnolf Karstark’ın ağzından Winterfell’e bir kuzgun uçtu.
Lord Stannis yedi gün süren savaş sonunda öldü. Ordusunun çoğunluğu öldü ve bir kısmı ormana kaçtı. Size kralın kafası ve kılıcıyla geliyoruz. Sadık adamınız Arnolf Karstark.
Mesajı tam olarak görmemiş olsa da Asha bu yazılanları duymuştu. Ve mesajın asıl önemli kısmı da buydu.
Roose Bolton’un savaş alanını kontrol için bir ekip göndermesi bekleniyordu. Sonuçta yanına giden tek lord Manderly olunca şüphelenmesi makuldü.
Bu sırada Stannis ve dışarıda kalan adamları, Mors Umber’ın kampına dahil olacaktı.Umber birkaç yeşil çocuk yollayıp kapıları gözleyecekti.
Winterfell’den bir ekip çıktığı günün gecesi içerideki adamların bir kısmı kapılara bakanları öldürüp kapıları Stannis’e açacaklar ve diğer kısmı ise Roose Bolton’un beklemediği bir anda saldıracaklardı.
Mükemmel bir plan değildi ama Stannis’in sahip olduğu tek plandı.
Asha bu kışı bu kamptaki kaç adam sağ çıkarır diye düşündü.Muhtemelen hiç biri.
-Okuduğunuz için teşekkürler.
ASHA
Bu iğrenç kokunun kendisinden çıktığına inanamıyordu.
Son iki sabahtır aynı şekilde uyanıyordu. Kusarak. Çadırlarının içine kustuğu zamanlar dişi-ayı ona çok kızıyordu.
İşte yanındaydı ve her zamanki gibi horulduyordu. İşte amcamın evlenmesi gereken kadın. Zaten Kargagöz’le ancak böyle bir kadın başa çıkabilirdi.
Çadır arkadaşı uyanmadan içerideki kusmuğu dışarı çıkardı. Dışarısı akıl almaz derecede soğuktu. Gün doğuyordu. Birazdan kafile yeniden yola koyulacaktı. Etrafta uyku sersemi güneyliler ve çoktan uyanmış kurtlar vardı. Ve bir de gece boyunca uyuyamamış olanlar. Yaralılar.
Kardeşi öldüğünden beri her şey çok hızlı gelişmişti. Stannis, Asha’yı çok şaşırtacak bir şekilde onu dinlemiş ve Theon’u öldürmek üzere büvet ağacına götürmüştü. Etraf kargalarla dolmuştu. Kargalar yüksek sesle bağırıyordu. Kulakları tırmalayan bir sesti. Theon’da delirmiş gibiydi. “Benimle konuşma Bran… adımı biliyorlar!” diye bağırıyordu. Gözleri korku doluydu. Kendisi onun yerinde olsa o da öyle delirir miydi merak ediyordu. Yakılmaktan iyidir.
Theon’un boynu bir kütük parçasının üzerine yatırılmıştı. Ya da Theon’dan arta kalanların. Asha onunla Demir Adalar’ı tekrar alma planını kurduğuna bile inanamıyordu. Kendine saygısı olan hiçbir demirdoğumlu onu kralı olarak seçmezdi.
Stannis, Rhollor’un ışığı hakkında gereksiz sözler söylerken bir atlı gelmiş ve Freylerin yarım gün uzakta olduğunu haber vermişti. Ama bu bile Stannis’e işini yarım bıraktırmamıştı. Tek bir darbede Theon’un başını gövdesinden ayırdı ve Işıkgetiren’ini temizlemesi için birine verdi.
Asha o anı hayatının sonuna kadar hatırlayacaktı. Kardeşinin ölümüne kendi sebep olmuştu. Pişmandı. Annesini düşündü. “Küçük yavrum nerede? Theon’um nerede?” diye sormuştu.
Alysane Mormont uyanmıştı. Savaştan beri çok huysuzdu. Birçok adamı ölmüştü.
Günaydın bile demeden “Bu çadır iğrenç kokuyor.” dedi. Ve kendini çadırın dışına attı. Kusmuğu gördü. “Şunu kara göm” dedi ve kahvaltı yapmak için kralın çadırına gitti. Asha’ya artık sormuyordu bile. Onun birkaç gündür iştahı yoktu.
Savaş herkesi kötü etkilemişti. 2000 Frey askerine karşılık 2000’e yakın adam kaybetmişti Stannis. Güvendiği şövalyelerden biri olan Richard Horpe’u kaybetmişti.
Ama Asha’nın kaybı daha acıydı. Asha savaşa katılmamıştı tabi ki, ancak adamları katılmıştı. Tristifer Botley ölmüştü, Bakir Qarl’da. Roogon, Nemrutdil ve Parmak’da ölmüştü. Sadece Rook kalmıştı. Ve o da diğer adamlar onu ölü sandığı için. Başına aldığı bir darbe onu bayıltmıştı. Ama bu Asha için çok önemli değildi. Çocuğunun babası ölmüştü.
Asha adamlarının ölümü için Stannis’i suçluyordu. Onları ordunun en önüne koyduğu için.
Kralın beklediği Ramsey Snow gelmemişti. Sadece Freyler. Ve ardından Wyman Manderly. Ancak Manderly savaşmaya gelmemişti. Bir planı vardı. Stannis önce bu planı onursuz bulup kabul etmemişti. Ancak sonra Lord Wyman bunun Kızıl Düğün’ün intikamı olacağını söylemişti ve bu Kralı ve adamlarını ikna etmişti.
İşte şimdi de bu çılgınlıkla yürüyorlardı Winterfell’e doğru. Daha doğrusu Crowfood’a doğru.3 gün denen yol 4. günde yeni yarılanmıştı.
Burada kafile ayrılacaktı. Frey kılığına girmiş 1000 adam, 200 Manderly adamı ve bir o kadar da Karstark adamı. Yanlarında Wyman Manderly, Işıkgetiren ve Majestelerininkine benzer bir kafa, bir mızrağa takılmış şekilde.
Her şey planlanmıştı. Manderly’nin geldiği günün akşamı Stannis’in kampından, Arnolf Karstark’ın ağzından Winterfell’e bir kuzgun uçtu.
Lord Stannis yedi gün süren savaş sonunda öldü. Ordusunun çoğunluğu öldü ve bir kısmı ormana kaçtı. Size kralın kafası ve kılıcıyla geliyoruz. Sadık adamınız Arnolf Karstark.
Mesajı tam olarak görmemiş olsa da Asha bu yazılanları duymuştu. Ve mesajın asıl önemli kısmı da buydu.
Roose Bolton’un savaş alanını kontrol için bir ekip göndermesi bekleniyordu. Sonuçta yanına giden tek lord Manderly olunca şüphelenmesi makuldü.
Bu sırada Stannis ve dışarıda kalan adamları, Mors Umber’ın kampına dahil olacaktı.Umber birkaç yeşil çocuk yollayıp kapıları gözleyecekti.
Winterfell’den bir ekip çıktığı günün gecesi içerideki adamların bir kısmı kapılara bakanları öldürüp kapıları Stannis’e açacaklar ve diğer kısmı ise Roose Bolton’un beklemediği bir anda saldıracaklardı.
Mükemmel bir plan değildi ama Stannis’in sahip olduğu tek plandı.
Asha bu kışı bu kamptaki kaç adam sağ çıkarır diye düşündü.Muhtemelen hiç biri.
-Okuduğunuz için teşekkürler.