1.Kitap:Şafağın Aydınlığında
-Bölüm I-
Kendi kendine söylenerek salona doğru yol aldı Jake.Ona zorla bir şey yaptırılmasından hiç hoşlanmıyordu.Şimdi de salondaki lanet olası ziyafete katılması ve lordların akıllarını kaybedene kadar içip sarhoş olmalarını izlemek zorundaydı.Bazıları bir adım ileri gidecekler ve hizmetçi kızlara sarkıntılık edeceklerdi.Bunun ardından da büyük ihtimalle bir patırtı çıkacaktı.Harika bir gece olacağa benziyor, diye düşündü.
Jake, 17. isim gününü henüz yeni görmüştü.Uzun boylu, kumral ve dalgalı saçları omzuna kadar inen, zayıf bir çocuktu.Babası ya da dayısı kadar yakışıklı değildi.Onlar kadar yapılı da durmuyordu.Fiziksel olarak ailesine pek benzemiyordu.Bu yüzden zalimce şakalara da maruz kalıyordu.Ama bunları ciddiye almıyordu Jake.O ailesinin şerefinden ve onurundan emindi.
Jake ve hanesi, Rüzgarlı Vadi savaşçısı Cesur Aelle'nin soyundan geliyorlardı.Anlatılana göre Cesur Aelle'nin çocuklarından birisi denizi aşarak buraya, Gölgeli Topraklar olarak anılan yere, gelmiş ve Bennett Hanesi'ni kurmuştu.Jake Bennett'ın babası Gölge Kalesi Lordu Roland, annesi ise Leydi Andrea'ydı.2 kardeşi vardı, 14. isim gününü görmek üzere olan ve suratının şeklinden dolayı daha çok Gelincik olarak anılan Daniel ve küçük, ele avuca sığmaz kız kardeşi Dorea.
Kapının önüne gelen Jake, muhafızların kapıyı kendisi için açmalarına fırsat vermeden kapının kanatlarını iterek içeri girdi.İçeride 20 kadar lord ve leydi masalarda oturuyor ve şarap içip sohbet ediyorlardı.Onu gören birkaç tanesi ayağa kalktı ama çoğu umursamadı.O da bundan memnun oldu, zira insanların onun önünde eğilmesi ve ''saygı'' göstermesinden hazzetmiyordu.Bu alçaltıcı bir hareketti.
Salonun sonuna doğru yürüyerek ona ve ailesine ayrılmış olan masaya gitti.Masada bulunan kardeşi Daniel, hizmetçiyi kendisine biraz şarap vermesi için ikna etmeye çalışıyordu.Jake oraya doğru ilerleyerek şarap testisini hizmetçinin elinden aldı ve ona gitmesini söyledi, hizmetçi bir an tereddüt ettiyse de itiraz etmeden ayrıldı ve Jake sandalyeye oturup önündeki kupaya ağzına kadar şarap doldurdu.Kardeşi Daniel'e doğru dönerek ''Bir daha şarap için hizmetçileri rahatsız etme Gelincik, onlar babamdan kesin emir aldılar, sana şarap veremezler.'' dedi.Daniel sinirli bir şekilde ''Artık 14. isim günümü görmek üzereyim ve yeterince büyüdüm.Ben çocuk değilim, yani şarap içebilirim.'' dedi.Kardeşinin söyledikleri Jake'in kahkaha atmasına neden oldu.Gülerken tizleşen sesiyle Jake ''Peki.Madem büyüdüğünü iddia ediyorsun, şu kadehin tamamını tek seferde iç ve sana söz veriyorum, bundan sonra kimse sana şarap konusunda karışmayacak.'' dedi.Daniel şaka yapıp yapmadığını anlamak için onu bir an süzdü ve sonra iki eliyle birden kadehi kaldırıp kafasına dikti.Kadehin yarısına geldiğinde nefes nefese kalıp kadehi bıraktı ve içtiği şarabın büyük bir kısmını bardağa geri kustu.Jake gülmemek için kendini zorluyordu ancak dayanamayıp kahkaha attı ve kadehi alıp içinde kalan şarabı yere döktü.Bu sırada kapının açıldığını duydu.
2 muhafız kapının kanatlarını tutarken içeriye kuzeni Stefan girdi.Stefan 19. isim gününü görmüş, sarışın, uzun boylu ve kaslı bir gençti.Oldukça da yakışıklıydı.Jake'in babası Lord Roland'ın en güvenilir adamıydı.Jake ile etle tırnak gibiydiler, gerçek birer kardeş gibi büyümüşlerdi.
Jake, gülümseyerek kendisine gelen Stefan'ın yanına hızlı adımlarla gitti ve iki can dostu, birbirlerine sarıldılar.Jake, ''Batı'nın engel tanımaz savaşçısı Stefan, sonunda Doğu seferinden dönebildi.İtiraf etmek gerekirse, seni bir daha göremeyeceğimi düşünüyordum, Stef.'' dedi.Stefan her zamanki sıcak gülümsemesiyle ''Eğer benim de itiraf etmem gerekirse Jake, öyle anlar oldu ki ben de kendimden ümidi kestim.Ama şu an burada, karşındayım; önemli olan da bu değil mi?'' dedi.Jake başını sallayarak ''Kesinlikle kardeşim.Sen böyle söyleyince merakım bir kat daha arttı, neler yaşadığını çok merak ediyorum ve dinlemek için sabırsızlanıyorum.'' dedi.Stefan'ın yüzündeki gülümseme bir an düşer gibi oldu, ama sonra yine o neşeli sesiyle ''Hepsini dinleyeceksin kardeşim.Ama şimdi Lord baban seni görmek istiyor.Önemli bir mevzu olsa gerek.'' dedi.Jake'in içine kötü bir his çöktü.Babası genelde onu bu şekilde çağırmazdı.Bunu belli etmemeye çalışarak ''O zaman hemen onun yanına gidelim kardeşim.Onu bekletmek olmaz.'' dedi ve iki dost kollarını birbirlerinin omuzlarına atarak salondan ayrıldılar.
Stefan yol boyunca sessizliğini korudu; ki bu ilginçti, Stef genelde gevezelik etmeyi severdi.Ama Jake onun içini bir şeyin kemirdiğini fark etmişti ve üzerine gitmek istemedi.Babasının odasının önüne geldiklerinde Stefan kolunu Jake'in omzundan aldı ve bir an ona baktı.Bakışlarında hüzünlü bir ifade vardı, Jake buna bir anlam veremedi ama iyiye işaret olmadığı kesindi bu bakışların.Stefan gözlerini Jake'den ayırmadan kapıya iki kez vurdu ve muhafızlar kapıyı açarken Jake içinde gittikçe büyüyen bir buruklukla odaya girdi.
-Bölüm I-
Kendi kendine söylenerek salona doğru yol aldı Jake.Ona zorla bir şey yaptırılmasından hiç hoşlanmıyordu.Şimdi de salondaki lanet olası ziyafete katılması ve lordların akıllarını kaybedene kadar içip sarhoş olmalarını izlemek zorundaydı.Bazıları bir adım ileri gidecekler ve hizmetçi kızlara sarkıntılık edeceklerdi.Bunun ardından da büyük ihtimalle bir patırtı çıkacaktı.Harika bir gece olacağa benziyor, diye düşündü.
Jake, 17. isim gününü henüz yeni görmüştü.Uzun boylu, kumral ve dalgalı saçları omzuna kadar inen, zayıf bir çocuktu.Babası ya da dayısı kadar yakışıklı değildi.Onlar kadar yapılı da durmuyordu.Fiziksel olarak ailesine pek benzemiyordu.Bu yüzden zalimce şakalara da maruz kalıyordu.Ama bunları ciddiye almıyordu Jake.O ailesinin şerefinden ve onurundan emindi.
Jake ve hanesi, Rüzgarlı Vadi savaşçısı Cesur Aelle'nin soyundan geliyorlardı.Anlatılana göre Cesur Aelle'nin çocuklarından birisi denizi aşarak buraya, Gölgeli Topraklar olarak anılan yere, gelmiş ve Bennett Hanesi'ni kurmuştu.Jake Bennett'ın babası Gölge Kalesi Lordu Roland, annesi ise Leydi Andrea'ydı.2 kardeşi vardı, 14. isim gününü görmek üzere olan ve suratının şeklinden dolayı daha çok Gelincik olarak anılan Daniel ve küçük, ele avuca sığmaz kız kardeşi Dorea.
Kapının önüne gelen Jake, muhafızların kapıyı kendisi için açmalarına fırsat vermeden kapının kanatlarını iterek içeri girdi.İçeride 20 kadar lord ve leydi masalarda oturuyor ve şarap içip sohbet ediyorlardı.Onu gören birkaç tanesi ayağa kalktı ama çoğu umursamadı.O da bundan memnun oldu, zira insanların onun önünde eğilmesi ve ''saygı'' göstermesinden hazzetmiyordu.Bu alçaltıcı bir hareketti.
Salonun sonuna doğru yürüyerek ona ve ailesine ayrılmış olan masaya gitti.Masada bulunan kardeşi Daniel, hizmetçiyi kendisine biraz şarap vermesi için ikna etmeye çalışıyordu.Jake oraya doğru ilerleyerek şarap testisini hizmetçinin elinden aldı ve ona gitmesini söyledi, hizmetçi bir an tereddüt ettiyse de itiraz etmeden ayrıldı ve Jake sandalyeye oturup önündeki kupaya ağzına kadar şarap doldurdu.Kardeşi Daniel'e doğru dönerek ''Bir daha şarap için hizmetçileri rahatsız etme Gelincik, onlar babamdan kesin emir aldılar, sana şarap veremezler.'' dedi.Daniel sinirli bir şekilde ''Artık 14. isim günümü görmek üzereyim ve yeterince büyüdüm.Ben çocuk değilim, yani şarap içebilirim.'' dedi.Kardeşinin söyledikleri Jake'in kahkaha atmasına neden oldu.Gülerken tizleşen sesiyle Jake ''Peki.Madem büyüdüğünü iddia ediyorsun, şu kadehin tamamını tek seferde iç ve sana söz veriyorum, bundan sonra kimse sana şarap konusunda karışmayacak.'' dedi.Daniel şaka yapıp yapmadığını anlamak için onu bir an süzdü ve sonra iki eliyle birden kadehi kaldırıp kafasına dikti.Kadehin yarısına geldiğinde nefes nefese kalıp kadehi bıraktı ve içtiği şarabın büyük bir kısmını bardağa geri kustu.Jake gülmemek için kendini zorluyordu ancak dayanamayıp kahkaha attı ve kadehi alıp içinde kalan şarabı yere döktü.Bu sırada kapının açıldığını duydu.
2 muhafız kapının kanatlarını tutarken içeriye kuzeni Stefan girdi.Stefan 19. isim gününü görmüş, sarışın, uzun boylu ve kaslı bir gençti.Oldukça da yakışıklıydı.Jake'in babası Lord Roland'ın en güvenilir adamıydı.Jake ile etle tırnak gibiydiler, gerçek birer kardeş gibi büyümüşlerdi.
Jake, gülümseyerek kendisine gelen Stefan'ın yanına hızlı adımlarla gitti ve iki can dostu, birbirlerine sarıldılar.Jake, ''Batı'nın engel tanımaz savaşçısı Stefan, sonunda Doğu seferinden dönebildi.İtiraf etmek gerekirse, seni bir daha göremeyeceğimi düşünüyordum, Stef.'' dedi.Stefan her zamanki sıcak gülümsemesiyle ''Eğer benim de itiraf etmem gerekirse Jake, öyle anlar oldu ki ben de kendimden ümidi kestim.Ama şu an burada, karşındayım; önemli olan da bu değil mi?'' dedi.Jake başını sallayarak ''Kesinlikle kardeşim.Sen böyle söyleyince merakım bir kat daha arttı, neler yaşadığını çok merak ediyorum ve dinlemek için sabırsızlanıyorum.'' dedi.Stefan'ın yüzündeki gülümseme bir an düşer gibi oldu, ama sonra yine o neşeli sesiyle ''Hepsini dinleyeceksin kardeşim.Ama şimdi Lord baban seni görmek istiyor.Önemli bir mevzu olsa gerek.'' dedi.Jake'in içine kötü bir his çöktü.Babası genelde onu bu şekilde çağırmazdı.Bunu belli etmemeye çalışarak ''O zaman hemen onun yanına gidelim kardeşim.Onu bekletmek olmaz.'' dedi ve iki dost kollarını birbirlerinin omuzlarına atarak salondan ayrıldılar.
Stefan yol boyunca sessizliğini korudu; ki bu ilginçti, Stef genelde gevezelik etmeyi severdi.Ama Jake onun içini bir şeyin kemirdiğini fark etmişti ve üzerine gitmek istemedi.Babasının odasının önüne geldiklerinde Stefan kolunu Jake'in omzundan aldı ve bir an ona baktı.Bakışlarında hüzünlü bir ifade vardı, Jake buna bir anlam veremedi ama iyiye işaret olmadığı kesindi bu bakışların.Stefan gözlerini Jake'den ayırmadan kapıya iki kez vurdu ve muhafızlar kapıyı açarken Jake içinde gittikçe büyüyen bir buruklukla odaya girdi.