arkadaşlar bir süre önce yazıpta yarım bıraktığım romanın 1. bölümünden 2 paragraf paylaştım. sizce nasıl olmuş devam etmelimiyim
BÖLÜM 1
“Keşke hayat hep dinlemekle geçse”
Yatağın verdiği rahatsızlıkla bir güne daha hassiktir diyerek uyandım. Arka tarafımda duran duvar saatine baktım saat 1’ e geliyordu. Yataktan doğruldum ve küçükken ütü düşmüş ayağıma baktım, belirli belirsiz duran ütü izi hala vardı. Geceden kalma bir bisküvi duruyordu yanımda, sabaha sigara altı bırakırım diye düşünmüş olmalıyım , onu attım ağzıma nemlenmişti. Sonra sigaramı yaktım ve tüm zehrini akciğerlerime doldurdum. Yine tek başımaydım ve sessizce umutsuzluk dolu hayatımı yaşayıp bir an önce ölmeyi bekliyordum. Yüzümü yıkayınca kendime geldim, su gerçektende hayattı, ardından camı açıp derin bir nefes aldım. Ciğerlerimde sigaranın verdiği ağrı vardı , bu gidişle ölmeyi daha fazla beklemicektim sanırım. Çay koydum kahvaltı için, demlik bayağı eskimiş, kulpuda oynamaya başlamıştı zaten. Çay ısınırken hemen Börekçi Sezginden 1 porsiyon börek ve 1 karaköy poğaçası aldım. Masama oturdum , Börekçi Sezgin’in üzerine kol böreği yapan hiçbir mekan , hiçkimseyi tanımıyordum. Bir keresinde bir pastanede börek yedim tadı mükemmeldi belki sezginin böreğine bile kafa tutabilirdi. Daha sonrada o pastaneyede böreği sezginin verdiğini öğrendim. Kahvaltımı yaparken hergün sokakta top oynayan çocukların sesini dinliyordum, hepsi ayrı bir sebepten birbirine bağırıyordu.
Oturduğum sokak sıcak biryerdi ve sokakta çocuklar eksik olmazdı. Koridorun başındaki dairede mahallenin dedikodu makinası nihal hanım, ortadaki daire benim , koridorun sonundaki dairede ihtiyar hasan vardı. Nihal otuziki otuzüç yaşlarında -bence yaşını hiç göstermiyor- sarışın, kahverengi gözlü benden biraz daha uzun boylu güzel giyimli bir bayandı. Söylediğine göre yirmibir yaşındayken bir buçuk yıl evli kalmış fakat sonra eşi vefat etmişti. Eşinin ölümüyle birlikte devlet kendisine maaş bağlamış geçimini aldığı o maaşla sağlıyordu. İhtiyar hasan dayı ise altmış yaşlarındaydı ama ben ona abi diye hitap ederdim. Sabah uyanır günlük traşını olur takım elbisesini kesinlikle giyerdi. Arada sohbet ederdik ve bi anlatmaya başladığı zaman , kendini kaybeder ve saatlerce anlatır, konuşur, bende sıkılmadan dinlerdim. Keşke hayat hep dinlemekle geçse diye düşünürdüm hasan dayıyla ilk sohbetlerimizde , ama hayat bu kadar boş olamazdı sadece dinlemek ve yorum yapmak ! hayır bu olamazdı bu fikrimi hemen değiştirmiştim artık bende hayatın biyerinden yakalayıp o beni yaşamadan ben onu yaşamalıydım. Hasan abiden çok şey öğrendim çok şeyde öğreneceğimi bildiğimden bazen akıl almak için bazen dertlerimi anlatmak için bazende sadece sohbet olsun diye yanına giderdim.
BÖLÜM 1
“Keşke hayat hep dinlemekle geçse”
Yatağın verdiği rahatsızlıkla bir güne daha hassiktir diyerek uyandım. Arka tarafımda duran duvar saatine baktım saat 1’ e geliyordu. Yataktan doğruldum ve küçükken ütü düşmüş ayağıma baktım, belirli belirsiz duran ütü izi hala vardı. Geceden kalma bir bisküvi duruyordu yanımda, sabaha sigara altı bırakırım diye düşünmüş olmalıyım , onu attım ağzıma nemlenmişti. Sonra sigaramı yaktım ve tüm zehrini akciğerlerime doldurdum. Yine tek başımaydım ve sessizce umutsuzluk dolu hayatımı yaşayıp bir an önce ölmeyi bekliyordum. Yüzümü yıkayınca kendime geldim, su gerçektende hayattı, ardından camı açıp derin bir nefes aldım. Ciğerlerimde sigaranın verdiği ağrı vardı , bu gidişle ölmeyi daha fazla beklemicektim sanırım. Çay koydum kahvaltı için, demlik bayağı eskimiş, kulpuda oynamaya başlamıştı zaten. Çay ısınırken hemen Börekçi Sezginden 1 porsiyon börek ve 1 karaköy poğaçası aldım. Masama oturdum , Börekçi Sezgin’in üzerine kol böreği yapan hiçbir mekan , hiçkimseyi tanımıyordum. Bir keresinde bir pastanede börek yedim tadı mükemmeldi belki sezginin böreğine bile kafa tutabilirdi. Daha sonrada o pastaneyede böreği sezginin verdiğini öğrendim. Kahvaltımı yaparken hergün sokakta top oynayan çocukların sesini dinliyordum, hepsi ayrı bir sebepten birbirine bağırıyordu.
Oturduğum sokak sıcak biryerdi ve sokakta çocuklar eksik olmazdı. Koridorun başındaki dairede mahallenin dedikodu makinası nihal hanım, ortadaki daire benim , koridorun sonundaki dairede ihtiyar hasan vardı. Nihal otuziki otuzüç yaşlarında -bence yaşını hiç göstermiyor- sarışın, kahverengi gözlü benden biraz daha uzun boylu güzel giyimli bir bayandı. Söylediğine göre yirmibir yaşındayken bir buçuk yıl evli kalmış fakat sonra eşi vefat etmişti. Eşinin ölümüyle birlikte devlet kendisine maaş bağlamış geçimini aldığı o maaşla sağlıyordu. İhtiyar hasan dayı ise altmış yaşlarındaydı ama ben ona abi diye hitap ederdim. Sabah uyanır günlük traşını olur takım elbisesini kesinlikle giyerdi. Arada sohbet ederdik ve bi anlatmaya başladığı zaman , kendini kaybeder ve saatlerce anlatır, konuşur, bende sıkılmadan dinlerdim. Keşke hayat hep dinlemekle geçse diye düşünürdüm hasan dayıyla ilk sohbetlerimizde , ama hayat bu kadar boş olamazdı sadece dinlemek ve yorum yapmak ! hayır bu olamazdı bu fikrimi hemen değiştirmiştim artık bende hayatın biyerinden yakalayıp o beni yaşamadan ben onu yaşamalıydım. Hasan abiden çok şey öğrendim çok şeyde öğreneceğimi bildiğimden bazen akıl almak için bazen dertlerimi anlatmak için bazende sadece sohbet olsun diye yanına giderdim.