Martin'in buna benzer bir açıklama yaptığı söylentisi var ama ben kaynak göremedim o yüzden kendi teorimi yazıyorum.
Öncelikle "Tanrı yok, din yok ne var lan clegane", "hadi bunu da açıkla" diyebilirsiniz, açıklayayım. Büyü var, illüzyon var, doğaüstü olaylar var ve gayet doğal olaylar da var.
Ciddiyetsiz bir giriş yaptım ama bu konu seride kilit bir öneme sahip. Çoğu kişi olan biteni R'hllor (Işık Tanrısı) ile The Great Other'ın (Ulu Öteki*) savaşı olarak yorumluyor. Aynı şekilde Eski Tanrılar'ın da gücü olduğunu ve olaya müdahil olabileceğini düşünenler de var. Hatta Boğulmuş Tanrı ve Yedi'ye dahi güç atfediliyor.
Işık Tanrısı Tezgahı
Işık Tanrısı olayı tamamen büyüden ve illüzyondan oluşuyor. Melisandre pov'unda işin illüzyon kısmını gördük, çeşitli tozlar vb... Geri kalanlar da büyü.
Bu dinin çıktığı yer Asshai: büyücülüğün merkezi! Şimdi burada bir grup büyücünün yaptığı şey önce kendilerine bir tema belirlemek. Bunun için ateşi seçmişler. Çünkü bunu canlılıkla, sıcakla, yazla, iyilikle, güzellikle, aydınlıkla, bilgelikle ilişkilendirmek kolay, tersini de soğuk, ölüm, cehalet vb... Ateşi seçtikten sonra büyülerinde sırf bu konu üzerine yoğunlaşıyorlar, sadece ateş büyülerini keşfediyorlar ya da icat ediyorlar. Ve ellerinde güzel bir tema ile bunla ilgili büyüler topluluğu kalıyor. Ama zaten büyünün her yerde olduğu Asshai'de herhangi birini buna inandırmak mümkün değil. Örneğin Melisandre çocukluğunda köleyken ve bu şehirdeyken bu dine inanmıyor, bu dine girişi sonradan. Zaten onlar da bu dini Asshai için değil, geri kalan bütün dünya için tasarlıyorlar. Amaç bu şekilde dünyayı etki altına almak olabilir. Şanslı oldukları nokta bu olayın Westeros'taki insan - öteki savaşına tam oturması. Ya da, belki de, şans değil bunu zaten biliyorlar ve ona göre tasarlıyorlar...
The Great Other Uydurması
Bu da Melisandre'nin safsatalarından biri. Kendi hikayesine uyması için ötekileri bir tanrı kralın yönettiğini ve onun da Işık Tanrı'sının düşmanı olduğunu iddia ediyor.
Ama özellikle bu sezon diziden yediğimiz spoiler'dan biliyoruz ki. Ötekileri gece kralı yönetiyor. Büyük ihtimalle diğerleri de önceki Gece Nöbeti Lord Kumandanları ve büyük ihtimalle Stark hanedanındanlar. Yani önce insanken (ve Stark) bir şekilde Akgezen'e dönüşmüşler. Bu konuda çok fazla şey bilmiyoruz. Ama ortada bir tanrı yok, yine özel güçler ve büyü var.
Eski Tanrılar Yanılgısı
Bu konu da büyük bir yanlış anlaşılma var. Üstelik bu yanlış anlaşılma kitaptaki karakterler arasında değil okuyucular arasında!
Şimdi kitaplarda bu din nasıl tanıtılıyor ona bakalım önce. Bu bir çeşit pagan dini ve panteizme benziyor, doğayı tanrı olarak görüyorlar, aracı olarak da Yürek Ağaçları'nı kullanıyorlar. Tam olarak inandıkları şey, tanrıların bu ağaçlar aracılığıyla onları izlemesi, hatta onlarla konuşması! Ve bu ağaçların olmadığı yerlerde Eski Tanrı'ların gücü olmadığıdır.
Peki gerçekte bu ağaçları kullananlar kim? Yeşilgörenler! O zaman bu durum da inanların tarifine göre tanrılar, yeşilgörenler yani düpedüz insanlar oluyor. Peki okuyucuların iddia ettiği ne? Eski Tanrılar gerçekten var Bran (Eddard Stark oğlu Brandon Stark) da onların peygambari! Ama bu kitapla tutarsız! Eski tanrılar varsa ne yapıyor? Eski tanrıların yaptığı söylenen şeyi asıl Bran yapıyor ama neden? Çünkü böyle bir şey yok, tanrı da peygamber de yok sadece ağaçları kullanan yeşilgörenler var bu da bir çeşit büyü, doğaüstü güç tıpkı wargların hayvanları kullanması gibi.
İlk insanlar da bu dine bir yanılgı üzerinde inanmaya başladılar. Onlar Ormanın Çocukları'nın böyle bir dine inandıklarını sanıyorlardı. Ama aslında böyle bir şey yoktu. Orman'ın Çocukları ne belirli tanrılara ne de ağaçlara tapmıyordu, ağaçlar onların tanrısı, kutsalı değil aracı silahıydı. Ama ilk insanlar bunu yanlış anladılar ve ortaya bir din çıktı. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz. Taş devri insanları atom bombasına sahip modern insanla karşılaşsa ve modern insanın atom bombasının patlamasını engellemek için özel koşullarda sakladığını görse, bunun onların tanrısı, kutsalı olduğunu o yüzden ona saygı gösterdiğini düşünür. Ve modern insanlar ortadan kaybolduğunda, tanrı olarak gördüğü bu silaha, modern insanın taptığını düşündüğü gibi kendisi de tapmaya başlar.
Boğulmuş Tanrı Saçmalığı
Genelde tanrılar güçlü, ölümsüz, ulu olarak anılır. Ve böyle olduğu için tanrı değil, tanrı olduğu için böyledirler. Ama burada saçma bir şekilde bu tanrı, tanrı olduğu için ölümsüz değil, ölümsüz olduğu için tanrı olarak gösteriliyor. Ölümsüz olmasının sebebi de zaten ölmüş olması! Böyle bir şekilde tanrıyı bir dönem (geçmiş de olsa) için aciz göstermek çok saçma!
Her neyse bu kısmı geçelim. Bu dinin içeriğine ve dayanaklarına gelelim. İlk kısım çok klasik. Yaşadıkları çevrenin şartlarına uygun bir tanrı ve düşman bulmuşlar. Adalarda yaşıyorlar ve denizle iç içeler, bu yüzden tanrıları da Boğulmuş Tanrı, düşman tanrı da fırtına çıkarıp gemilerini batıran bir varlık. Zaten her toplumun yaşadığı şartlara uygun bir dini ortaya çıkarması beklenirdi.
Dinin tek dayanağı boğulmuş birini diriltme mucizesi (!) Herkesin anlayacağı gibi bu aslında bir mucize değil, gayet doğal bir olay: suni teneffüs!
Dolayısıyla tanrı yok coğrafya var iklim var, mucize yok tıp var!
Yedi Uyutucu
Bu dinin ise tek bir dayanağı yok hatta ortaya çıkmış yalanı var! İnanç'taki "yetkili abiler" Andallar'ın demir işlemeyi Demirci'den öğrendiğini iddia ediyorlar, halbuki bunu Rhoynarlar'dan öğrendikleri biliniyor.
Yedi İnancı cahil halka bir şeyleri sembolik olarak anlatıp öğretmek ve daha da önemlisi onları uyutup kontrol etmek için uydurulmuştur.Hiç bir geçerliliği yoktur, var olduğunu iddia ettikleri yedi tanrıdan hiç birinin etkisi yoktur.
Tek Gerçek
Peki tapılanlar arasında hiç biri mi gerçek değil diye sorabilirsiniz. Bir tanesi gerçek ama tanrı değil: Ölüm. Yüzsüz Adamlar basbaya ölüme tapıyorlar, çok yüzlü tanrı dedikleri şey ölüm. Evet ölüm bir gerçek ama bir tanrı değil doğal bir olgu. Ama insanlar ve diğer canlılar için belki de diğer her şeyden daha önemli. Tapılacak kadar önemli mi?
"Herkes er ya da geç ölüyor. Ölümü dert etme. Yaşamı dert et."
Petyr Baelish
* The Great Other'ı Ulu Öteki olarak çevirdim, daha önce başka çevirisini görmedim.
Not: "İnsanlar Andallar'dan geldiyse şimdiki Andallar neden insan olmuyor", "Bu sadece bir teori kanun olsa inanırdım" gibi sorular ve yorumlar cevapsız bırakılacaktır ;)
Öncelikle "Tanrı yok, din yok ne var lan clegane", "hadi bunu da açıkla" diyebilirsiniz, açıklayayım. Büyü var, illüzyon var, doğaüstü olaylar var ve gayet doğal olaylar da var.
Ciddiyetsiz bir giriş yaptım ama bu konu seride kilit bir öneme sahip. Çoğu kişi olan biteni R'hllor (Işık Tanrısı) ile The Great Other'ın (Ulu Öteki*) savaşı olarak yorumluyor. Aynı şekilde Eski Tanrılar'ın da gücü olduğunu ve olaya müdahil olabileceğini düşünenler de var. Hatta Boğulmuş Tanrı ve Yedi'ye dahi güç atfediliyor.
Işık Tanrısı Tezgahı
Işık Tanrısı olayı tamamen büyüden ve illüzyondan oluşuyor. Melisandre pov'unda işin illüzyon kısmını gördük, çeşitli tozlar vb... Geri kalanlar da büyü.
Bu dinin çıktığı yer Asshai: büyücülüğün merkezi! Şimdi burada bir grup büyücünün yaptığı şey önce kendilerine bir tema belirlemek. Bunun için ateşi seçmişler. Çünkü bunu canlılıkla, sıcakla, yazla, iyilikle, güzellikle, aydınlıkla, bilgelikle ilişkilendirmek kolay, tersini de soğuk, ölüm, cehalet vb... Ateşi seçtikten sonra büyülerinde sırf bu konu üzerine yoğunlaşıyorlar, sadece ateş büyülerini keşfediyorlar ya da icat ediyorlar. Ve ellerinde güzel bir tema ile bunla ilgili büyüler topluluğu kalıyor. Ama zaten büyünün her yerde olduğu Asshai'de herhangi birini buna inandırmak mümkün değil. Örneğin Melisandre çocukluğunda köleyken ve bu şehirdeyken bu dine inanmıyor, bu dine girişi sonradan. Zaten onlar da bu dini Asshai için değil, geri kalan bütün dünya için tasarlıyorlar. Amaç bu şekilde dünyayı etki altına almak olabilir. Şanslı oldukları nokta bu olayın Westeros'taki insan - öteki savaşına tam oturması. Ya da, belki de, şans değil bunu zaten biliyorlar ve ona göre tasarlıyorlar...
The Great Other Uydurması
Bu da Melisandre'nin safsatalarından biri. Kendi hikayesine uyması için ötekileri bir tanrı kralın yönettiğini ve onun da Işık Tanrı'sının düşmanı olduğunu iddia ediyor.
Ama özellikle bu sezon diziden yediğimiz spoiler'dan biliyoruz ki. Ötekileri gece kralı yönetiyor. Büyük ihtimalle diğerleri de önceki Gece Nöbeti Lord Kumandanları ve büyük ihtimalle Stark hanedanındanlar. Yani önce insanken (ve Stark) bir şekilde Akgezen'e dönüşmüşler. Bu konuda çok fazla şey bilmiyoruz. Ama ortada bir tanrı yok, yine özel güçler ve büyü var.
Eski Tanrılar Yanılgısı
Bu konu da büyük bir yanlış anlaşılma var. Üstelik bu yanlış anlaşılma kitaptaki karakterler arasında değil okuyucular arasında!
Şimdi kitaplarda bu din nasıl tanıtılıyor ona bakalım önce. Bu bir çeşit pagan dini ve panteizme benziyor, doğayı tanrı olarak görüyorlar, aracı olarak da Yürek Ağaçları'nı kullanıyorlar. Tam olarak inandıkları şey, tanrıların bu ağaçlar aracılığıyla onları izlemesi, hatta onlarla konuşması! Ve bu ağaçların olmadığı yerlerde Eski Tanrı'ların gücü olmadığıdır.
Peki gerçekte bu ağaçları kullananlar kim? Yeşilgörenler! O zaman bu durum da inanların tarifine göre tanrılar, yeşilgörenler yani düpedüz insanlar oluyor. Peki okuyucuların iddia ettiği ne? Eski Tanrılar gerçekten var Bran (Eddard Stark oğlu Brandon Stark) da onların peygambari! Ama bu kitapla tutarsız! Eski tanrılar varsa ne yapıyor? Eski tanrıların yaptığı söylenen şeyi asıl Bran yapıyor ama neden? Çünkü böyle bir şey yok, tanrı da peygamber de yok sadece ağaçları kullanan yeşilgörenler var bu da bir çeşit büyü, doğaüstü güç tıpkı wargların hayvanları kullanması gibi.
İlk insanlar da bu dine bir yanılgı üzerinde inanmaya başladılar. Onlar Ormanın Çocukları'nın böyle bir dine inandıklarını sanıyorlardı. Ama aslında böyle bir şey yoktu. Orman'ın Çocukları ne belirli tanrılara ne de ağaçlara tapmıyordu, ağaçlar onların tanrısı, kutsalı değil aracı silahıydı. Ama ilk insanlar bunu yanlış anladılar ve ortaya bir din çıktı. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz. Taş devri insanları atom bombasına sahip modern insanla karşılaşsa ve modern insanın atom bombasının patlamasını engellemek için özel koşullarda sakladığını görse, bunun onların tanrısı, kutsalı olduğunu o yüzden ona saygı gösterdiğini düşünür. Ve modern insanlar ortadan kaybolduğunda, tanrı olarak gördüğü bu silaha, modern insanın taptığını düşündüğü gibi kendisi de tapmaya başlar.
Boğulmuş Tanrı Saçmalığı
Genelde tanrılar güçlü, ölümsüz, ulu olarak anılır. Ve böyle olduğu için tanrı değil, tanrı olduğu için böyledirler. Ama burada saçma bir şekilde bu tanrı, tanrı olduğu için ölümsüz değil, ölümsüz olduğu için tanrı olarak gösteriliyor. Ölümsüz olmasının sebebi de zaten ölmüş olması! Böyle bir şekilde tanrıyı bir dönem (geçmiş de olsa) için aciz göstermek çok saçma!
Her neyse bu kısmı geçelim. Bu dinin içeriğine ve dayanaklarına gelelim. İlk kısım çok klasik. Yaşadıkları çevrenin şartlarına uygun bir tanrı ve düşman bulmuşlar. Adalarda yaşıyorlar ve denizle iç içeler, bu yüzden tanrıları da Boğulmuş Tanrı, düşman tanrı da fırtına çıkarıp gemilerini batıran bir varlık. Zaten her toplumun yaşadığı şartlara uygun bir dini ortaya çıkarması beklenirdi.
Dinin tek dayanağı boğulmuş birini diriltme mucizesi (!) Herkesin anlayacağı gibi bu aslında bir mucize değil, gayet doğal bir olay: suni teneffüs!
Dolayısıyla tanrı yok coğrafya var iklim var, mucize yok tıp var!
Yedi Uyutucu
Bu dinin ise tek bir dayanağı yok hatta ortaya çıkmış yalanı var! İnanç'taki "yetkili abiler" Andallar'ın demir işlemeyi Demirci'den öğrendiğini iddia ediyorlar, halbuki bunu Rhoynarlar'dan öğrendikleri biliniyor.
Yedi İnancı cahil halka bir şeyleri sembolik olarak anlatıp öğretmek ve daha da önemlisi onları uyutup kontrol etmek için uydurulmuştur.Hiç bir geçerliliği yoktur, var olduğunu iddia ettikleri yedi tanrıdan hiç birinin etkisi yoktur.
Tek Gerçek
Peki tapılanlar arasında hiç biri mi gerçek değil diye sorabilirsiniz. Bir tanesi gerçek ama tanrı değil: Ölüm. Yüzsüz Adamlar basbaya ölüme tapıyorlar, çok yüzlü tanrı dedikleri şey ölüm. Evet ölüm bir gerçek ama bir tanrı değil doğal bir olgu. Ama insanlar ve diğer canlılar için belki de diğer her şeyden daha önemli. Tapılacak kadar önemli mi?
"Herkes er ya da geç ölüyor. Ölümü dert etme. Yaşamı dert et."
Petyr Baelish
* The Great Other'ı Ulu Öteki olarak çevirdim, daha önce başka çevirisini görmedim.
Not: "İnsanlar Andallar'dan geldiyse şimdiki Andallar neden insan olmuyor", "Bu sadece bir teori kanun olsa inanırdım" gibi sorular ve yorumlar cevapsız bırakılacaktır ;)