Saat gece 3, hafif alkollüyüm ve gıcıklık yapmak istiyorum ve birkaç bölüm yazmak.
Tellal içeri girdi, mutluydu ancak üzgün gözükmek için kendini zorluyordu.
"KRAL ÖLDÜ!" diye bağıran sesi hanın içinde yankıkandı. Tıpkı Tellal gibi üzgün gözükmeye çalıştı herkes ancak hancının kadehini kaldırmasıyla tüm ifadeler şaşkınlığa döndü.
"Yaşasın kral, sonunda doğru bir iş yaptı" diyen bir ses oluştu handa, daha sonra bu sözler birden fazla sesle hayat buldu.
Tek bir ses eşlik etmiyordu, katil sadece oturup bu güzel sözleri bu güzel insanların ağzından dinlemeyi tercih ediyordu.
"Neden?" diye bağırdı Kara Kral, "Savaşacağınıza dair yemin ettiniz, siz onurlu adamlarsınız sanıyordum."
Gri kalkan güldü, "Kimin için savaşacağımızı soylemedik" diyerek kılıcını savurdu.
"Bir haydut Jeoval, tek bir haydut ve planları ve ben şu an bin Yıllık bir krallığı yıkmış durumdayım, ne bir kan aktı, ne bir savaş çıktı. Bir silah bile kullanılmadı Jeoval, belki demirci yerine haydut lazımdır bize. Ama bu nasıl yapılır ki?"
Büyücü kralına bir gülümseme ile baktı. "Buna şaşırmamak lazım majesteleri, sözleriyle kıtaları bölen adamlar, bedenleri ile kaleler fetheden kadınlar gördü bu diyar. Herşey bir silah olabilir, yeter ki silahşör iyi olsun."
"Bizler siyahız, bizler tanrıların zincire vurduğuyuz, biz özgür ve vahşi olanız, bizi satın alamazsın, sadece zincire vurur ve o zincir ile sürüklersin, ama zincirler kopabilir ve bizim zincirlerden başka kaybedecek birşeyimiz yok."
Ve Let There be Rock çalmaya başlar, yazar son sözlerini der ve gider.
Şu an Sihirbazın Çırağı isimli harika bir klasik eser çalıyor. Aklıma başka bölümler de geliyor ama gıcıklığına yazmayacam. Çok da umrumuzda dediğinizi duyar gibiyim. Zaten bu yüzden hiç yazmayayım diyorum, hayatın anlamını yazsam ben yazdığım sürece insanlar umursamaz eminim.
Kral der ki tahtımın yüksekliğinin ne önemi var, istediği kadar heybetli olsun üzerinde oturan da, insanlar dönüp bakmadığı sürece ne değeri var ki taktığın tacın güzelliğinin.
Tellal içeri girdi, mutluydu ancak üzgün gözükmek için kendini zorluyordu.
"KRAL ÖLDÜ!" diye bağıran sesi hanın içinde yankıkandı. Tıpkı Tellal gibi üzgün gözükmeye çalıştı herkes ancak hancının kadehini kaldırmasıyla tüm ifadeler şaşkınlığa döndü.
"Yaşasın kral, sonunda doğru bir iş yaptı" diyen bir ses oluştu handa, daha sonra bu sözler birden fazla sesle hayat buldu.
Tek bir ses eşlik etmiyordu, katil sadece oturup bu güzel sözleri bu güzel insanların ağzından dinlemeyi tercih ediyordu.
"Neden?" diye bağırdı Kara Kral, "Savaşacağınıza dair yemin ettiniz, siz onurlu adamlarsınız sanıyordum."
Gri kalkan güldü, "Kimin için savaşacağımızı soylemedik" diyerek kılıcını savurdu.
"Bir haydut Jeoval, tek bir haydut ve planları ve ben şu an bin Yıllık bir krallığı yıkmış durumdayım, ne bir kan aktı, ne bir savaş çıktı. Bir silah bile kullanılmadı Jeoval, belki demirci yerine haydut lazımdır bize. Ama bu nasıl yapılır ki?"
Büyücü kralına bir gülümseme ile baktı. "Buna şaşırmamak lazım majesteleri, sözleriyle kıtaları bölen adamlar, bedenleri ile kaleler fetheden kadınlar gördü bu diyar. Herşey bir silah olabilir, yeter ki silahşör iyi olsun."
"Bizler siyahız, bizler tanrıların zincire vurduğuyuz, biz özgür ve vahşi olanız, bizi satın alamazsın, sadece zincire vurur ve o zincir ile sürüklersin, ama zincirler kopabilir ve bizim zincirlerden başka kaybedecek birşeyimiz yok."
Ve Let There be Rock çalmaya başlar, yazar son sözlerini der ve gider.
Şu an Sihirbazın Çırağı isimli harika bir klasik eser çalıyor. Aklıma başka bölümler de geliyor ama gıcıklığına yazmayacam. Çok da umrumuzda dediğinizi duyar gibiyim. Zaten bu yüzden hiç yazmayayım diyorum, hayatın anlamını yazsam ben yazdığım sürece insanlar umursamaz eminim.
Kral der ki tahtımın yüksekliğinin ne önemi var, istediği kadar heybetli olsun üzerinde oturan da, insanlar dönüp bakmadığı sürece ne değeri var ki taktığın tacın güzelliğinin.