Sanki yıllardır buradaydı, burada olmak isteniyordu.
"Gerçi asıl istediğim onsuz olmamak."
Josan, onu özlüyordu, yaveri de olsa buraya gelmesine izin verilmemişti, ondan başka kimse gelmemişti buraya, tek korumaları adalarda satılan ölüm yeminlilerdi, sadakatleri şüphe götürmezdi ama sıkıcı tiplerdi. Aslında bir geneleve gidebilirdi, Kibar adalarda bolca vardı, özellikle aradığı şeylerin olduğu bir genelev kolayca bulunurdu.
"Ama ona ihanet edemem."
Kibar adaların mimarisi etkileyiciydi, kare şeklindeydi ve sivri çatıların 4 köşesinde 4 farklı hayvan vardı, her köşe bir yönü gösteriyordu, kuzeye bakan bir kurt, batıya bakan bir yilan, doğuya bakan bir ejderha ve güneye bakan bir aslan. Çatının tam ortasında ise havaya bakan bir dev yumruğu.
Genelevlerin mimarisi yapının görevini ele veriyordu, hayvanlar aynıydı ancak yumruk yerine başka bir organ vardı.
"Josan," diyerek iç geçirdi, yaverini çocukluğundan beri tanıyordu, tüm ilkleri beraber yaşamışlardı sayılır, ilk kılıç talimlerinde beraberlerdi, ilk şarap şişesini birlikte bitirmişlerdi ve ilk sevişmeyi beraber yaşamışlardı. Josan hala yaveriydi ancak arkadaşı değildi ancak insanlar arkadaşlıklarının bitişini ve yeni birşeyin başladığını fark etmemişti hiç.
"Kendine saplatan bir kral," dedi boşluğa doğru ve acı bir kahkaha attı, henüz kral değildi gerçi. Abisinin ölümü nedensiz ve beklenmedik olmuştu ancak omuzlarına binen yük kadar olamazdı, hayalleri parçalanmıştı, babası bir yıl sonra tahtı Anres'e devredecekti ve tahtın sahibi belirlendiği gün krallıktan kaçacaktı, Josan ile beraber gezgin ve aşık iki şövalye olacaklardı.
Ve işte buradaydı, krallıktan uzak, kibarlığı ile meşhur insanların bulunduğu Kibar adalar, bir o kadar da sıkıcı. Buraya gelmesine sebep olan şeylere lanet ediyordu, tanrılara, ölen abisine ve abisini öldürene. Sesli sayılacak bir şekilde küfürler ederken bir çıtırtı duydu, tahta pencereyi sallanır halde buldu.
"Oysa açık bile değildi."
Arkasında bir varlık hissetti, dönüp baktığında muhafızlarından birini gördü sadece. "Ne istiyorsun?" diye sordu ancak cevap alamadı, muhafız öylece dikiliyordu, dimdik ancak vücudu yaver eğilip yere çarptı, zırhının arkasında bir hançerin izi vardı. Korku ile kapıya doğru koştu, kaçmak için ancak ları buna izin vermedi. Tekrar bir varlık hissetti ve bu sefer aşkl döndüğünde sandalyeye oturmuş bir adam gördü. Canlı olmalıydı, bir ölü kitap okuyamazdı.
"Zevkli birisin," dedi ölü olmayan adam, kitabı kapatıp masaya koydu. Yüzünde bir maske takılıydı, sağ tarafı kanlı ve gülen, sol tarafında ise gözü yaşlı ve ağlayan bir yüz, bir haydut maskesi.
"Ne istiyorsun?" diye sordu adama.
"Seni," diyerek cevap verdi haydut, "Yaverinin istediği şekilde değil tabi."
"Bunu nasıl biliyorsun?"
"Seni bulmamızı o sağladı," dedi haydut.
"Bulmanızı mı? Siz kimsiniz ve benden ne istiyorsunuz?"
"Bu soruna zaten cevap verdim ve maske de kim olduğumuzu açıklıyor sanırım."
"Ben.."
"Korkuyorsun? Ölmek istemiyorsun? Klasik laflar, şu işi bitirelim mi?"
Nasıl olduğunu anlamadan Evet anlamında kafa salladı, bu haydutu eğlendirmiş gibiydi.
"Uslu çocuk," dedi haydut ve ayağa kalktı, bileğinden bir bıçak çıktı ve bir anda bıçağı kalbinde hissetti. Herşey kararıyor ve bir yandan kızarıyordu, hem gözleri görmemeye başlıyor hem de gözünü yakacak bir ışık görüyordu. Ve bıçak kalbinden çıktı, kalbindeki his yok oldu, aslında tüm hisleri yok olmuştu, sadece bir beyazlık vardı uzanmaya çalıştığı, ve yeni bir gerçeklik hissetti uyanmaya başladığı.
"Gerçi asıl istediğim onsuz olmamak."
Josan, onu özlüyordu, yaveri de olsa buraya gelmesine izin verilmemişti, ondan başka kimse gelmemişti buraya, tek korumaları adalarda satılan ölüm yeminlilerdi, sadakatleri şüphe götürmezdi ama sıkıcı tiplerdi. Aslında bir geneleve gidebilirdi, Kibar adalarda bolca vardı, özellikle aradığı şeylerin olduğu bir genelev kolayca bulunurdu.
"Ama ona ihanet edemem."
Kibar adaların mimarisi etkileyiciydi, kare şeklindeydi ve sivri çatıların 4 köşesinde 4 farklı hayvan vardı, her köşe bir yönü gösteriyordu, kuzeye bakan bir kurt, batıya bakan bir yilan, doğuya bakan bir ejderha ve güneye bakan bir aslan. Çatının tam ortasında ise havaya bakan bir dev yumruğu.
Genelevlerin mimarisi yapının görevini ele veriyordu, hayvanlar aynıydı ancak yumruk yerine başka bir organ vardı.
"Josan," diyerek iç geçirdi, yaverini çocukluğundan beri tanıyordu, tüm ilkleri beraber yaşamışlardı sayılır, ilk kılıç talimlerinde beraberlerdi, ilk şarap şişesini birlikte bitirmişlerdi ve ilk sevişmeyi beraber yaşamışlardı. Josan hala yaveriydi ancak arkadaşı değildi ancak insanlar arkadaşlıklarının bitişini ve yeni birşeyin başladığını fark etmemişti hiç.
"Kendine saplatan bir kral," dedi boşluğa doğru ve acı bir kahkaha attı, henüz kral değildi gerçi. Abisinin ölümü nedensiz ve beklenmedik olmuştu ancak omuzlarına binen yük kadar olamazdı, hayalleri parçalanmıştı, babası bir yıl sonra tahtı Anres'e devredecekti ve tahtın sahibi belirlendiği gün krallıktan kaçacaktı, Josan ile beraber gezgin ve aşık iki şövalye olacaklardı.
Ve işte buradaydı, krallıktan uzak, kibarlığı ile meşhur insanların bulunduğu Kibar adalar, bir o kadar da sıkıcı. Buraya gelmesine sebep olan şeylere lanet ediyordu, tanrılara, ölen abisine ve abisini öldürene. Sesli sayılacak bir şekilde küfürler ederken bir çıtırtı duydu, tahta pencereyi sallanır halde buldu.
"Oysa açık bile değildi."
Arkasında bir varlık hissetti, dönüp baktığında muhafızlarından birini gördü sadece. "Ne istiyorsun?" diye sordu ancak cevap alamadı, muhafız öylece dikiliyordu, dimdik ancak vücudu yaver eğilip yere çarptı, zırhının arkasında bir hançerin izi vardı. Korku ile kapıya doğru koştu, kaçmak için ancak ları buna izin vermedi. Tekrar bir varlık hissetti ve bu sefer aşkl döndüğünde sandalyeye oturmuş bir adam gördü. Canlı olmalıydı, bir ölü kitap okuyamazdı.
"Zevkli birisin," dedi ölü olmayan adam, kitabı kapatıp masaya koydu. Yüzünde bir maske takılıydı, sağ tarafı kanlı ve gülen, sol tarafında ise gözü yaşlı ve ağlayan bir yüz, bir haydut maskesi.
"Ne istiyorsun?" diye sordu adama.
"Seni," diyerek cevap verdi haydut, "Yaverinin istediği şekilde değil tabi."
"Bunu nasıl biliyorsun?"
"Seni bulmamızı o sağladı," dedi haydut.
"Bulmanızı mı? Siz kimsiniz ve benden ne istiyorsunuz?"
"Bu soruna zaten cevap verdim ve maske de kim olduğumuzu açıklıyor sanırım."
"Ben.."
"Korkuyorsun? Ölmek istemiyorsun? Klasik laflar, şu işi bitirelim mi?"
Nasıl olduğunu anlamadan Evet anlamında kafa salladı, bu haydutu eğlendirmiş gibiydi.
"Uslu çocuk," dedi haydut ve ayağa kalktı, bileğinden bir bıçak çıktı ve bir anda bıçağı kalbinde hissetti. Herşey kararıyor ve bir yandan kızarıyordu, hem gözleri görmemeye başlıyor hem de gözünü yakacak bir ışık görüyordu. Ve bıçak kalbinden çıktı, kalbindeki his yok oldu, aslında tüm hisleri yok olmuştu, sadece bir beyazlık vardı uzanmaya çalıştığı, ve yeni bir gerçeklik hissetti uyanmaya başladığı.